Köşe Yazıları \ Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini artırırız..

Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini artırırız..

“Allah, iman edip salih ameller işleyen kullarını bununla müjdeler. Ey Mu-hammed! De ki: “Ben sizden buna karşı yakınlara sevgiden başka ücret istemem.” Kim güzel bir iş işlerse onun güzelliğini artırırız. Doğrusu Allah bağışlayandır, şükrün karşılığını verendir." (Şura 23)

 
İşte bu müjde, bu ikram Allah’ın yeryüzünde inanmış ve imanlarını amele dönüştürme gayreti içine girmiş, inanmış ve imanlarını yaşama savaşı vermiş, böylece hayatları iman ve ci-hadla geçmiş olan kullarına verdiği bir müjdedir. Rabbimiz bu kullarının yarın mutlaka karşı kar-şıya gelecekleri bu güzel hayatın müjdesini, onlar bununla sevinip coşsunlar, bununla daha gü-zel ameller işlemeye koşsunlar diye bugünden veriyor. Tüm bu gözlerin görmediği, kulakların duymadığı nimetleri bize vadeden ve bize bunlara ulaşma yollarını da gösteren Rabbimize hamd olsun. 
 
Mü'min kullarına bu müjdeyi verdikten sonra Rabbimiz buyurur ki: “Peygamberim! Sen onlara de ki: “Ben Allah’ın ayetlerini size tebliğ etmeme, Rabbimin emirlerini size duyurmama karşılık sizden herhangi bir ücret istemiyorum. Yaptığım bu hizmet karşılığında sizden bana bir şeyler, mal, mülk vermenizi, saraylar, köşkler ikram etmenizi, beni atlarınıza, develerinize bindir-menizi, beni sırtınızda taşımanızı, elimi, ayağımı öpmenizi, bana çaylar, kahveler ikram etmenizi istemiyorum. Yaptığım bu görev karşılığında bana minnet duymanızı, bana bir teşekkür bile et-menizi istemiyorum. Sizden bana yapmanız gereken hiçbir şey istemiyorum. Ben sizden sadece yakınlarıma (kurbama) meveddet ya da yakınlığıma (kurbama) sevgi istiyorum.” Bunun birkaç manası üzerinde durulmuştur: 
 
1- Bu tebliğime karşılık ben sizden başka değil, sadece sizinle benim aramdaki akraba-lık bağına saygı duyup, aramızdaki akrabalık bağını gözetip bana düşmanlık yapmamanızı isti-yorum. Sizinle benim aramdaki akrabalık hatırına, Rabbim tarafından görevli bulunduğum bu dini tebliğ etmeme engel olmamanızı, bu konuda bana eziyet etmemenizi istiyorum. Aramızdaki bu akrabalık bağı hatırına, benim bu davetimi kabul etmezseniz bile, onu Allah kullarına duyurma-ma engel olmayın. Aramızdaki bu akrabalık bağından ötürü hiç olmazsa bana yabancılardan da-ha fazla düşman kesilmeyin. Sizden tek istediğim benim önüme barikatlar koymamanız ve bu dini tebliğime imkân vermek sûretiyle kötülüğünüzü benden uzak tutmanızdır.
 
2- Ben sizden hiç bir şey istemiyorum. Sadece yakınıma, yakınlığıma sevgi istiyorum. Yani sizden benim yakın olduğuma yakınlık, sevdiğime sevgi, saydığıma saygı istiyorum. Sizden sadece sevdiğim Allah’ı sevmenizi, saydığım Rabbime saygı duymanızı, inandığım Rabbime inanmanızı istiyorum. Sizden başka hiçbir şey istemiyorum, sadece sizi çağırdığım davete icabet etmeniz, iman ve salih ameller işleyerek yakınıma yaklaşmaya çalışmanız benim için yeterli ola-caktır. Benim tüm derdim ve sizden tek istediğim işte budur. Ne para-pul, ne mal-mülk, ne rütbe, ne makam, ne teşekkür, ne minnet hiçbir şey istemiyorum. Sadece davetimi dinleyin ve benim sevip inandığım gibi bu davetin sahibine siz de iman edin. Sevdiğim Allah’ı sevmenizden ve salih amellerle ona yaklaşmaya çalışmanızdan başka bir şey istemiyorum.
 
3- Ayetin bir üçüncü manası olarak, kimileri de bunu, “ben sizden akrabalarıma sevgi göstermenizi istiyorum, başka bir şey istemiyorum,” şeklinde anlamaya çalışmışlar, sonra da Re-sulullahın akrabaları konusunda ihtilâflara düşmüşlerdir. Kimileri Allah’ın Resulünün kendilerine sevgi istediği bu akrabalarının Abdulmuttalip oğulları olduğunu, kimileri de Hz. Ali, Hz. Fatıma ve onların oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin efendilerimiz olduğunu söylemişlerdir. Halbuki bu aye-tin indiği dönemde Abdulmuttalip oğullarının pek çoğu Müslüman bile değildi. Hattâ Resulullahın en baş düşmanlarıydı onlar. Şimdi buna göre Allah’ın Resulü kâfir akrabaları için kâfirlerden sev-gi istiyordu mu diyeceğiz? Bu kesinlikle mümkün değildir. Öteki anlayışa gelince, yine bu ayet-lerin geldiği dönemde Hz. Ali efendimizle Hz. Fatıma anamız evli bile değildi. 
 
Tarihen sabittir ki, Hz. Ali efendimizle Hz. Fatıma annemizin evlenmeleri hicretin ikinci yılında, Bedir savaşından sonradır. Halbuki bu ayetler Mekke’de geliyordu. Sonra tüm insanlığı Allah’a ve Allah’ın dinine çağırmak için gelmiş, âlemlere rahmet olarak gönderilmiş bir peygam-berin, şirk içinde yüzen bir toplumdan ilk olarak isteyeceği bu olmamalıydı herhalde. Öyleyse en güzeli ve Allah elçisine en çok yakışanı, yakınlığa sevgi istemesiydi. Allah’a, İslâm’a sevgi ve iman istiyordu, sevdiği Allah’a o Allah’ın istediği biçimde iman ederek, o Allah’ın istediği biçimde kulluk yaparak onların da yaklaşmalarını istiyordu. Ayetin bundan sonraki bölümü de bu manayı doğruluyor. 
 
“Kim güzel bir amel işlerse, kim bir iyilik kazanırsa, biz onun iyiliğini artıracağız.” Buyu-ruyor Rabbimiz. İyilik yapanların iyiliklerini artıracağını müjdeliyor Rabbimiz. Yani kullarım ne kadar salih ameller işlemeye koşarlarsa, ben onlara hedefledikleri, niyet ettikleri amellerden da-ha fazlasıyla onlara mukabelede bulunacağım. Onlar Allah’ın huzuruna ne kadar salih amel ge-tirirlerse, Allah onun mükâfatını kat kat fazlasıyla onlara ödeyecektir. Bazan bire on, bazan bire yedi yüz, bazan da bire hesapsız ücret ödeyecektir Rabbimiz. Biliyoruz ki iyiliklerin kat sayısı farklıdır. Günahların, kötülüklerin kat sayıları da farklıdır tabii. 

 Ali Küçük


Paylaş

Ziyaretçi Defteri

    Düşüncelerinizi bizimle paylaşmak için ziyaretçi defterini kullanabilirsiniz.

  • Deftere Yaz / Oku