O gün insanlar azabı boylayınca..
“İnkâr edenler: “Ey bizim Rabbimiz! Cinlerden ve insanlardan bizi doğru yoldan saptıranları bize göster de, onları ayaklarımızın altına alalım, böylece ce-hennemin en altında kalanlardan olsunlar,” diyeceklerdir.” (Fussılet 29)
O gün insanlar azabı boylayınca, cehenneme yuvarlanınca şöyle diyeceklerdir: “Ya Rab-bi! Ne olur, şu bizim hayatımızı bozanları, bizim senin kitabınla diyaloglarımızı kesenleri, senin ayetlerinle aramıza girerek ayetlerini yasaklayanları, bize bozuk düzen programlar yaparak, “işte din budur” diyerek bizi senin kitabından alıkoyanları, senin kitabınla tanışmamıza engel olanları, kendi kanunlarını, kendi talimatlarını senin ayetlerinin önüne geçirerek bizi senin kitabına git-mekten alıkoyanları, bizim gündemlerimizi değiştirerek senin kitabına ulaşma imkânlarımızı öldü-renleri, başka kitaplar, başka önderler ihdas ederek senin kitabını ve peygamberinin sünnetini kamufle etmeye çalışanları bize bir göster.
Göster ki onları ayaklarımızın altına alalım, göster ki onları ezelim. Onları aşağıların aşağısı yapalım. Ya da onları cehennemin en esfeline yuvarla-yalım.”
Kendilerine Allah’ın ayetlerini anlatmayan, kendilerini Allah’ın kitabıyla tanıştırmayan ba-balarını, kocalarını, hocalarını, üstatlarını, komşularını, liderlerini arayacaklar. Ne için arayacak-lar onları? Onları ayaklarının altına almak için. Kendilerine kötü çığırlar açan, kendilerine kötü miraslar bırakan ve böylece kendilerinin şirke düşüp cehenneme yuvarlanmalarına sebep olan öncülerini, önderlerini arayacak insanlar. Cehenneme yuvarlanmak üzere gittikleri o kötü çığırı, o kötü yolu açıp kendilerine miras bırakanları arayacaklar. Öyleyse, aman ha çocuklarımıza bırak-tığımız mirasımıza, onlar için açıp geriye bıraktığımız çığırlarımıza çok dikkat edelim.
Aman ha din budur diye çocuklarımıza çok kötü miraslar bırakıp da, yol budur diye onlara İslâm dışı yollar, İslâm dışı usuller, hayat programı bırakıp ta, çocuklarımız da din buymuş diye, hayat programı böyle olurmuş diye o dini, o hayatı yaşayıp ta yarın bizi o ortamda aramasınlar. Sakın onların saptırıcısı olarak ayaklarının altına almak için arananlardan olmayalım. Çoluk-çocuğumuza güzel bir din, güzel bir yol bırakmaya çalışalım.
Onlar, öncekilerden kendilerini saptıranları arayacaklar. Halbuki dünyadayken alçaklar bunlara ağam, paşam diyorlardı. “Kurtar bizi baba! Kurtar bizi!” diyorlardı. “Her şeyimizi sana borçluyuz! Sen olmasaydın biz olmazdık! Liderim! Şeyhim! Efendim! Şevketlim, biz senin dedi-ğinden çıkmayız! Atam izindeyiz!” diyorlardı. Yani onlar ne kadar alçaksa, berikiler de o kadar al-çaklık yapıyorlardı dünyada.Bu dünyada kendilerine tâbi olunanlar, hacılar, hocalar, ağalar, bey-ler, paşalar, liderler, kendilerine tâbi olup kendilerini takip eden kimselerden kaçacaklar. Baka-caklar ki iş pek iyi değil, hesap-kitap pahalıya mal olacak, hemen onlardan kaçacaklar, teberri edecekler, “biz sizden uzağız,” diyecekler. Ne zaman olacak bu iş? Azabı, ateşi gördükleri, artık ne onların, ne de kendilerinin bu ateşten kaçıp kurtulmalarının mümkün olmadığını anladıkları zaman.
Bu sapık liderlere aldanıp onların peşlerine takılan zavallı insanların pişmanlıkları, kin ve nefretleri açığa çıkıyor. Bu sefer de:
“Tâbi olanlar: “Ah! Keşke bizim için dünyaya tek-rar bir dönüş olsaydı da, şu anda onların bizden kurtulup uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!” diyeceklerdir.” (Bakara 167)
Tâbi olanlar, onların arkasından gidenler, bu dünyada birilerini bilinçsizce, şuursuzca taklit edip, onların götürdüğü bir hayata evet diyen zavallı insanlar da diyecekler ki: “Şu anda si-zin bizden kaçtığınız gibi ah biz de sizden kaçsak! Ah keşke bir dünyaya dönebilseydik de, sizin bizden kaçtığınız gibi biz de sizden kaçabilseydik!” İşte müslüman bu olayı burada yaşar ve bu-rada aklını başına alır.
“Ben kime kul olacağım, ve kimin yolunu takip edeceğim? Eğer yarın şu karşımdaki kimseden kaçacaksam, şimdiden kaçmalıyım,” der ve şimdiden kaçar ondan. Ama kiminle beraber cennete doğru gidecekse, işte onun ortağı odur, onun dostu odur ve onunla be-raber olmaya çalışır. Ama bilinçsizce onu taklit ederek, heva ve hevesine tabi olarak değil. Hiçbir delili olmadan, birilerine tâbi olup Allah severmiş gibi onları seven kişiler, yarın korkunç bir du-rumla karşı karşıya kaldıkları zaman birbirlerinden kaçacaklarsa, bu kaçışın hiçbir faydası olma-yacaktır.
Ali Küçük