Köşe Yazıları \ Rab'bi'niz dedi ki...

Rab'bi'niz dedi ki...

“Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim. Doğrusu bana ibadet etmekten büyüklenen müstekbirler cehenneme boyun bükmüş kimseler olarak gire-ceklerdir.” (Mü’min 60)

 
Bir kişinin Allah’a en yakın olduğu zaman, sabırla ve duayla birlikte olduğu zamandır. Du-a, Allah’la beraber oluştur. Rabbimiz, bizi kendisine muhatap kabul ediyor, bize yöneliyor ve biz-zat kendisi bizim sorularımıza cevap verme lütfunda bulunuyor. “Yakınım,” diyor, “dualarınızı işi-tirim,” demiyor; “siz bana dua edince ben anında icabet ederim,” diyor. Bu ayet-i kerimede anla-yabildiğimiz kadarıyla bize anlatılmak istenenleri şöyle özetleyebiliriz: 
 
1- Allah bize bizden, bize her şeyden daha yakındır. Bize şah damarımızdan daha yakın-dır Allah. Buna göre madem ki Allah bize bu kadar yakındır, o halde: 
 
a. Allah’a dua ederken onu uzakta bilip, işitmez zannedip bağırıp çağırmanın, hoplayıp zıplamanın anlamı yoktur. Nitekim birilerinin böyle yüksek sesle bağırıp çağırarak dua ettiklerini gören Allah’ın Resulü şöyle buyurmuştur:
 
“Sizler sağıra ve gaibe dua etmiyorsunuz. Her-halde işiten ve yakın olan birine dua ediyorsunuz.” (Müslim, zikir 44)
 
b. Madem ki Allah bize bizden ve herkesten yakındır, o halde duada birilerinin aracılığına ne gerek var? Aracı kullanmaya da gerek yoktur. Bir kere Rabbime ben kendim bizzat dua ede-bilmeliyim. Birilerinin gölgesinde, birilerinin vasıtasında dua ederek şahsiyetimin ezilmesine ge-rek yoktur. Bundan sonra kime boyun eğecek ki mü'min? Kimden korkacak ki? Kime sığınacak? Allah kendisine o kadar yakın ki, “Ya Rab!” dediği anda telsizsiz, telefonsuz, aracısız anında du-yan bir Allah’la karşı karşıyaysa, aracılara ne gerek var? Hiç kimse kişiye Allah kadar yakın ol-madığına göre, aracılar kullanarak veya Allah’a gönderdiği davetiyenin üzerine, zarfın üzerine başkalarının ismini yazarak şirke düşmesinin de anlamı kalmamıştır. 
 
2- Günahsız bir ağızla dua etmeye çalışmalıyız. Allah’ın Resulü Tirmizî’nin rivayet ettiği-ne göre şöyle buyurmuştur:
 
 “Kişi günah işleyip sıla-i rahîmi kesmedikçe ve de acele et-medikçe, Allahu Teâlâ onun duasını reddetmez."
 
Yine helal gıda çok önemlidir dua için. Allah’ın Resulü bir adamdan söz eder. Adam Allah için yollara düşmüş, cihada, sefere çıkmış, Allah’a dost kazandırmak, tebliğ yapmak, emr-i bi’l ma’ruf yapmak için veya savaşarak Allah düşmanlarının işini bitirmek üzere yola çıkmış. Bu yolda büyük sıkıntılar çekmiş, büyük zorluklara katlanmış, yüzü gözü toza toprağa batmış ve bu haldeyken el kaldırıp:
 
“Ya Rab! Ya Rab!” diyerek Allah’a dua ediyor, bir şeyler istiyor Allahtan. Çocukları için istiyor, ülkesi için istiyor, memleketinde ittifaktan dem vurarak istiyor, devlet istiyor, düzen dirlik istiyor, Bosna’dakiler, Çeçenistan’dakiler için istiyor, istiyor… Ama Allah’ın Resulü buyuruyor ki, “bu adamın yediği haram, içtiği haram, giydiği haram, gıdası haram, özü haram, sözü haram. Nerde kaldı Allah bunun duasını kabul edecek?” 
 
3- Duada acele etmeyeceğiz. Allah’ın Resulü şöyle buyurur:
 
“Sizden biriniz acele etmedikçe Allahu Teâlâ duanızı kabul buyurur.”
 
 (Buhârî ve Müslim) Duada acele etmek, “dua ettim de Allah kabul etmedi,” demektir. Dua ile istenen ihtiyacın karşılanması hemen de olabilir, bir müddet sonra da olabilir. Bazen da istenen şey ahirete kalabilir, bazen da hayır, is-tediğimizin dışında bir şey olabilir. Öyleyse “olmadı! Dua ettim de kabul edilmedi!” diye acele et-meyelim. Allah istediği zaman, istediği biçimde bizim duamızı kabul edecektir.
 
 Veya bazen bizim daha çok dua etmemizi istediği için Rabbimiz istediğimiz şeyleri geç verebilir. Bu durumda kesin-likle ümitsizliğe düşmemeliyiz. Değilse yani bizim istediklerimiz ne kadar olabilir ki? Bütün dünya insanlığı birleşse, herkes isteyebileceğinin en son sınırını istese, Allah Teâlâ’nın mülkünden bir şey eksilir mi? Öyleyse bizim istediklerimizi geciktirmesinin sebebi, bizim biraz daha dua ederek kulluğumuzu artırmamızı istemesinden başka bir şey değildir. 
 
4- Şurası da unutulmamalıdır ki, “Dua bir ibadettir.” (Ebu Dâvut, Tirmizi, İbni Mâce Dua, dua edileni büyük tanımak, büyüklük mevkiine oturtmak, büyüklüğünü, gücünü kuvvetini kabul etmektir. Öyleyse dua eden kişiyi, bu duası her an Rabbinin karşısında ve O’na muhtaç ol-duğu şuuruna götürecektir.
 
5- Dua ederken Allah’tan istenmesi gereken, istenmesi caiz olan şeyleri istemeliyiz. Mucize, nübüvvet, haramları istemek gibi caiz olmayan şeyleri istemeyeceğiz. 

 
Ali KÜÇÜK



Paylaş

Ziyaretçi Defteri

    Düşüncelerinizi bizimle paylaşmak için ziyaretçi defterini kullanabilirsiniz.

  • Deftere Yaz / Oku