Köşe Yazıları \ Allah’a teslim olan, sadece O’nu dinleyen...

Allah’a teslim olan, sadece O’nu dinleyen...

“Allah, geçimsiz efendileri olan bir adamla, yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu ikisi eşit midir? Övülmek Allah içindir fakat çoğu bilmezler.”

(Zümer 29)

Bir adam düşünün ki onun hayatında ortaklar var, şerikler var. Geçimsiz efendileri olan bir adam düşünün. Sadece bir tek kimsenin kulu, kölesi değil, efendisi tek değil. Hem de birbirine zıt, birbiriyle çekişen efendilerin hizmetkarı durumunda. Onun hakkında, onun üzerinde birbirine or-tak olan sahipler var ki, onlar onu mütemadiyen çekiştirip duruyorlar. Yine bir adam da düşünün ki, bir tek efendisi var. Bir tek efendiye teslim olmuş, bir tek kişiyi memnun etmeye çalışıyor. Şimdi söyleyin bu iki kişi durum olarak, konum olarak, örnek olarak hiç birbirine eşit olur mu? Bu iki tip insanın hali birbirine benzer olabilir mi? 
 
İşte aynen bunun gibi efendisi, Rabbi bir tek Allah olan, sadece Allah’a kul-köle olan, sa-dece Allah’a teslim olan, sadece O’nu dinleyen, sadece O’nu razı etmeye çalışan, sadece O’nun emirlerine boyun büken kimse, Rabbinin, efendisinin kendisinden ne istediğini bilmekte ve sadece O’na hizmet etmektedir. Sadece O’nu memnun etmeyi düşünmektedir. Rabbini razı ederken aca-ba başkalarını da razı edemeyecek miyim gibi bir korkusu, bir endişesi yoktur. Çünkü onun so-rumlu olduğu efendisi, hesaba çekicisi tek bir Allah’tır. Ama kendisi hakkında, hayatı hakkında söz sahibi birçok varlık, birçok efendisi bulunan bir adam düşünün.
 
Pek çok şürekâsı, pek çok rabbi olan ve her biri bir tarafa çeken, her biri farklı şeyler isteyen, her biri farklı bir yerlere asılıp duran İlâhların arasında kalmış ve onların hiçbirisini razı edemeyen, birini memnun ederken ötekileri küstüren, kalbi, hayatı parça parça olmuş bir adam düşünün. 
 
Bir taraftan Rabbinin, diğer taraftan putların, tâğutların, modanın, çevrenin, âdetlerin, tö-relerin, yönetmeliklerin, ağanın, paşanın, müdürün kulu-kölesi olmuş bir adam. Hepsini razı ede-ceğim derken hiç birisini razı edemeyen bir adam. Birinin istediğini yaparken öbürünü küstürecek, birinin nehy ettiğini ötekisi emredecek, birinin güzel dediğini ötekisi kötü görecektir. Ne yapacağını bilmez bir vaziyette baştan sona bir bocalama hayatı yaşayacaktır bu adam. Ne kendisinin ya-pacağı işin ne olduğunu bilebilecek, ne onu yapabilecek, ne de bunları yaptığı zaman bu İlâhla-rından her hangi birini razı edebilecektir. 
 
İşte Rabbimiz böylece tevhid ve şirki herkesin anlayabileceği bir misalle anlatıyor. Ama iş bu kadar net ve açıkken acaba bu insanlar niye şirki anlamıyorlar? Niye anlamaya yanaşmıyorlar, bunu anlamak gerçekten mümkün değildir. Evde, camide, caddede, okulda, dükkanda, hayatın her bir alanında sadece tek bir efendiyi razı etmek, tek bir efendiyi dinlemek dururken pek çok efendiyi dinleyerek, pek çok İlâhı razı etmeye çalışarak kalbini parça parça etmeye mahkûm olmanın ne anlamı var? Öyle değil mi? Camide Allah’ı, sokakta başkalarını dinleyen kişi, namaz konusunda Allah’ın dediğini yaparak, kılık-kıyafet konusunda başkalarının dediğini uygulayarak, oruç konusunda Allah’ı razı edip, hukuk konusunda başkalarını razı etmeye çalışarak ezilip büzül-meye ne gerek var? 
 

Elhamdülillah. Hamd tümüyle Allah’a aittir. Tüm hamdler Allah’a mahsustur. Hamd olsun Rabbimize ki, O ne güzel anlatıyor bu konuları? Kulluk, O’ndan başkasına asla yapılmamalıdır. Ama insanların pek çoğu bunu bilmiyorlar. Şeytan onlara amellerini süslü gösteriyor ve kendi he-va ve heveslerini putlaştırarak körleşip gidiyorlar. Evet müşrikler, şirkin propagandasını yapanlar, şirki yasallaştıranlar tevhidi bilmiyorlar, bilemiyorlar. Allah onlara şuur versin, basiret versin, bizleri de böyle durumlara düşmekten korusun inşallah. 

    
Ali Küçük

 


Paylaş

Ziyaretçi Defteri

    Düşüncelerinizi bizimle paylaşmak için ziyaretçi defterini kullanabilirsiniz.

  • Deftere Yaz / Oku