Köşe Yazıları \ Mü'minler saadete ermişlerdir.

Mü'minler saadete ermişlerdir.

 

 “Mü'minler saadete ermişlerdir.  Onlar namazda huşu içindedirler.” (Mü’minun 1,2)

         Muhakkak ki mü’minler felâha ermiştir, mü’minler başarıya ulaşmıştır, mü’minler kurtul-muştur. Yeryüzünde felâha erenler, kurtulanlar, başarıya ulaşanlar yalnızca mü’minlerdir. Dünya ve ahirette kaybetmekten, zarara uğramaktan kurtulanlar, kazananlar sadece mü’minlerdir. Mü’-minlerin dışında herkes hem dünyada, hem de ukbada kaybetmişlerdir, hüsrana mahkum olmuş-lardır. Yaşanan şu dünya hayatında başarıya ulaşanlar, kazananlar, kârlı olanlar sadece mü’-minlerdir. Kazanan sadece mü’minlerdir başkaları değil. Mü’min olmayanlar hep kaybettiler, hep kaybettiler. Allah’ın istediği gibi iman edip iman kaynaklı bir hayat yaşayanlar kazandı, onların dı-şındakiler tümüyle kaybettiler. Bu hem bu dünya için, hem de ahret için geçerli bir kuraldır, bir ya-sadır. Tabi bu ayetlerin geldiği dönem Mekke müşriklerinin çok güçlü, mü’minlerin ise çok güçsüz garibanlar oldukları bir dönemdir. Ekonomik ve siyasal yönden güçlü olan, zengin olan kafirlerin müslümanlara tepeden baktıkları, onları alaya aldıkları bir dönemdir. Bu dünyada güçlü oldukları gibi, bu dünyada başarılı oldukları gibi öbür tarafta da üstün ve başarılı olacak olanlar onlardı.
 
Mü’minler kesinlikle kazandılar. Dünyada zilletten, kaybetmekten, ahirette de cehenneme gitmekten, ateşe yuvarlanmaktan kurtuldular onlar. Korktuklarından emin oldular ve umduklarına ulaştılar onlar. Dünya ve ukba saadetine ulaştılar onlar. Peki neymiş onların özellikleri? Kimmiş o dünya ve ukba kurtuluşuna erip kârlı çıkanlar? İşte bundan sonraki ayetlerinde Rabbimiz onların sıfatlarını bize şöylece anlatmaya başlıyor: Bakın onların birinci özellikleri: Onlar namazlarında huşu sahibidirler. Namazlarında huşu içindedirler. Onlar haşyet içinde bir namaz ikame ederler, Allah huzurunda olmanın bilinci içinde bir namaz icra etmektedirler. Onlar namazda Allah’tan me-saj almanın, Allah’a tekmil vermenin bilinci içindedirler. Onlar namazlarında huzurunda bulun-dukları Rablerinden haşyet içindedirler, Rablerinin azametinden tir tir titremektedirler. Kalpleri Allah’ı ve Allah’ın ayetlerini anmakla yumuşamış, Allah’ı ve Allah’ın ayetlerini hatırlamaktan zevk alan kimselerdir onlar. Rablerini razı edememenin, Rablerinin hatırının kazanamamanın, Rab-lerinin istediği kulluğu yapamamanın endişesi ve derdiyle kıvranırlar. Allah’ı gücendirmekten kor-karlar, Allah’ı razı edememekten korkarlar.
 
 Haşyet korku manasınadır, ama yılandan, çıyandan, akrepten korkmak ayrıdır, kişinin anasından korkması ayrıdır değil mi? Niye korkar kişi anasından? Acaba kalbini kırdım mı? Aca-ba rızasını alamadım mı diye korkar değil mi? Kişinin babasından korkmasıyla anasından kork-ması farklıdır. İşte o müminler de Rablerinden böylece bir haşyet içindedirler. Rablerinden Rab-lerinin rahmetinden ve cennetinden kesinlikle ümitlerini kesmemekle beraber acaba mı ki? Diye yine de korku içinde bir hayat yaşayarak her an daha iyiye, daha güzel bir Müslümanlığa ça-balarlar. Onlar namazlarında aldıkları mesajları hayatlarında uygulayamamanın endişesiyle üzü-lürler. Namazlarında okudukları cehennem ayetlerinin, vaiyd ayetlerinin korkusuyla sapsarı kesi-lirler. Cennet ve mükâfat ayetleriyle sevinip coşarlar.
 
Rableri tarafından kendilerine sunulan yasal örneklere, peygamberlere benzemeye çalışırlar. Onlar namazda Rablerinin huzurunda oldukla-rının bilinci içinde başlarını öne eğerler, bakışlarını aşağıya indirirler, sağa sola kaydırmazlar, ses-lerini alçaltırlar, bel kırarlar, boyun bükerler, Allah huzurunda küçüklüklerini, acizliklerini itiraf için yüzlerini ayaklarının altında ezip çiğnedikleri topraklara sürerler. Rableri huzurunda hiçliklerini or-taya koyarlar. Onlar namazlarında bedenlerini de kalplerini de Rablerine teslim edip başka şeyler düşünmezler. Konuşmazlar, bir şey yiyip içmezler. Namazın bilincindedirler onlar. Namazda oku-dukları ayetlerin bilincindedirler. Namazın tekbirinin, kıyamının, rükusunun, secdesinin farkında-dırlar. Namazda ne dediklerinin, ne yaptıklarının farkındadırlar onlar.
 
            Onlar namazlarında huşû sahibidirler. Onlar namazlarında tüm varlıklarıyla, kalpleriyle bedenleriyle Rablerine yönelmiş kimselerdir. Namazın ta başlangıcı olan abdestten, gusülden kıb-leye dönüşe, Allah için niyetten kıyama, kıraate, rüku ve secdeden okudukları ayetleri anlayıp ü-zerinde tefekkürden Allah huzurunda duruş bilincine varıncaya kadar Allah adına bir namaz ika-me etmenin bilinci içindedirler. Evet namazda huşulu olabilmek için namazda ne dediğimizin, ne okuduğumuzun farkında olmak zorundayız. Ne dediğini, ne okuduğunu, okuduklarının ne anlama geldiğini bilmeyen kimsenin kıldığı namaz bir sarhoşun namazı gibidir.
 
Çünkü Rabbimizin, kita-bımızın başka bir ayetinde ne dediğinizi, ne söylediğinizi bilemeyecek kadar aklınız başınızda de-ğilse namaza yaklaşmayın buyurduğunu biliyoruz. Ne dediğimizi bilerek bir namaz kılacağız ve namazda nasıl bir mesaj almışsak öylece bir hayat yaşayacağız. Aksi takdirde namazda bir şeyler okuyorsun ama okuduğun bu ayetlerin ne dediğinden habersiz olursanız böyle namaz olmaz. Evet o mü’minlerin birinci özellikleri buymuş. Rabbim bizleri bu özelliklerin sahibi kılsın inşallah selam ve dua ile. 
 
 Ali Küçük

 


Paylaş

Ziyaretçi Defteri

    Düşüncelerinizi bizimle paylaşmak için ziyaretçi defterini kullanabilirsiniz.

  • Deftere Yaz / Oku